İsa Hristiyanlık dinini kurmak için mi geldi?

Birçok insan hiç düşünmeye gerek kalmadan Hristiyanlık dininin kurucusu olarak İsa olduğunu, İncil’in ise O’na indirilmiş bir kitap olduğunu düşünür. Acaba bu doğru mu? Bununla ilgili İncil’de bu düşünceyi destekleyebilecek kanıt var mı? İncil’de din kelimesi 68 kere çıkar. Bunların 59’u Yahudi din bilginleriyle ilgili. 6 kere Yahudi dinsel kurallarla ilgili, 3 kere ise dindarlıkla ilgili. Hiçbir yerde İsa kendisinin “Hristiyan dininin kurucusuyum” ya da “Tanrı bana Hristiyanlık dinini verdi” diye bir şey söylemedi. Tam tersine insanların Tanrı’ya gelmelerini dini kullanarak engel olan dinsel kurumlara çok sert tepkiler gösterdi. Yahudi din adamlarının yaptığı ikiyüzlülük konusunda defalarca azarladı. Bu İsa’nın çarmıha gerilmesinin en büyük nedenlerinden biridir. Kendilerinin menfaati için sistemleştirilmiş düzene karşı gelen İsa’ya bütün siyasi, politik ve askeri gücü dâhil karanlığın tüm güçleri birleşip İsa’yı yok etmek için O’nu çarmıha gerdiler. Ama İsa vicdansız taş yürekli din ve siyasi adamlarının inatçılığına, akılsızlığına karşı fiziki müdahalede bulunmadan çarmıhta son nefesini verirken “onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar. Onları bağışla” dedi. Kendisine karşı olan düzen, sistem veya güce karşı başka bir düzen kurup ters atak yapmak yerine, adil olan Tanrı’ya havale edip kendisinin söylediği gibi sonuna kadar sevmeye devam etti.
O isteseydi bir dini düzen kurabilirdi. İnsanlar, İsa’nın yaptığı harika mucizelere bakarak ona akın akın geliyordu. Körlerin gözleri açılıyor, hastalıkları iyileştiriyor, ölüleri bile diriltiyor, beş ekmek ve iki balıkla binlerce insanı doyuruyordu. Bunu gören insanlar O’nu zorla kral yapmak istedi. Ama O istemedi. O insanların dini lideri veya siyasi lideri olmak istemedi. ‘Halk İsa’nın yaptığı mucizeyi görünce “gerçekten dünyaya gelecek olan peygamber budur.” dedi. İsa onların gelip kedisini kral yapmak üzere zorla götüreceklerini bildiğinden tek başına yine dağa çekildi. ‘ (İncil Yuhanna 6:1-15). Bu dünyada kim kendisine bu kadar hayran bir gruba sahip olup, hatta kendisi kendi egemenliği kurabilecek güce sahip olduğu halde bunları hiçe sayarak tek başına dağa(kimsenin olmadığı yere, Tanrı’yla baş başa kalabilecek yere) çekilmek ister? İsa sonra kendisini yargılamaya gelen o bölgenin en üstün hükümdarı Roma’nın Kudüs valisi Pilatus’un önünde şöyle dedi. “Benim krallığım bu dünyadan değildir.” Diye karşılığını verdi. “Krallığım bu dünyadan olsaydı yandaşlarım, Yahudi yetkililere teslim edilmemem için savaşırlardı. Oysa benim krallığım burada değil.” (İncili Yuhanna 18:36) O bu dünyada bir din yaratmak ya da siyasi güç elde etmek için gelmedi. Yeni bir din yaratmak O’nun umurunda bile değildi. Öyle ise O’nun geliş amacı nedir?

İsa’nın asıl geliş amacı nedir?


İnsan soyunun asıl düşmanı olan dünyasal egemenliğin arkasında gizlenen, insanlık tarihi boyunca hüküm sürmekte olan şeytanı yani karanlığın egemenliğini yıkıp onun tutsağı olan insanları özgürlüğe kavuşturmak ve onlara yeni bir hayat vermekti.
Bu nasıl olabilir? Daha iyi anlamak için İsa’nın o meşhur sözlerine bakalım. “Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin” dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin. Öyle ki, göklerdeki Babanız’ın oğulları olasınız.” (İncil Matta 5: 41-48) İsa neden düşmanlarımız için dua etmemizi istedi? “Bir yanağınıza vurana öbür yanağınızı çevirin.”(İncil Luka 6: 29) Bu emire kim uyabilir? İsa’nın düşman kavramı bizimle çok farklıdır. Benim için düşman olan mutlaka Tanrı için de düşman olmalı mı? Hayır! Tanrı hem benim hem de düşmanımızın Tanrı’sıdır. Ben haklıyım diye düşmana saldırırsam bu duruma Tanrı sevinir mi? Bizim için düşman olan, Tanrı için şeytanın aldatıcı sözlerine kulak vermiş olan kaybolmuş bir insan olabilir. Yargılayıp yok etmek kolaydır. Ama olması gereken sevgiyle sabrederek kişiyi kazanmaktır. Bizim için ne kadar zor olsa da öbür yanağımızı çevirip “sen benim düşmanım değilsin” deyip sevgiden vazgeçmediğimizi gösterirsek, bunu gören düşman yaptığı işten pişman olup özür dilerse ve ikisi barışsa ne kadar harika olur. Değil mi! Ama bu durumdan hoşlanmayacak olan kimdir? Tek şeytandır. İsa, karanlığın egemenliğini yıkıp onun tutsağı olan insanları özgürlüğe kavuşturmak ve yeni bir hayat vermek için bu dünyaya geldi. Yeni bir din için değil.

Çarmıhta İsa’nın kazandığı gerçek zafer


İsa, kendisinin söylediği gibi bir yanağına vuran insanlar için yalnız öbür yanağı değil kendi canını bile hiç esirgemeden feda etti. İsa’ya karşı kıskançlığa kapılan din adamları bu dünyada sahip olduğu dinsel otoriteyi kaybetme korkusundan, hiç suçu olmayanı Roma askerlerine teslim eder. Roma askerleri de İsa’nın hiçbir suçu olmadığını bile bile kamçıladılar ve acımasızca O’nun ellerini ve ayaklarını çivilediler ve böğrünü mızrakla deldiler. Kendi canını ve ruhunu bu denli şeytana satmış insanlar için “onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar. Onları bağışla” diye haykırıp son nefesini verdi. O isteseydi bu tip trajik ölümden kolayca sıyırılıp kaçabilirdi. Çünkü kendi öğrencilerden kimin ihanet edeceğini, bir de Yahudi dindarların kendisine karşı nasıl planları kurduğunu çok iyi biliyordu. Ayrıca İsa hırçın fırtınayı tek sözle dindirebilecek kadar ve aynı sözüyle ölüyü bile diriltebilecek kadar güçlüydü. İsa tüm bu yetkilerine rağmen hiçbirini kullanmadan canını tüm insan soyunun özgür olması için günah sunusu olarak verdi. O’nun ölümünden sonra binlerce yıl geçmesine rağmen milyarlarca insan O’nda olan gerçek sevgiyi kavrayıp, göğsünü döve döve tövbe edip, günahtan dönüp, İsa’nın izlediği yaşam yolunda gitmeye karar verdiler.
Sonuç olarak İsa bu dünyaya yeni bir din getirmek için gelmedi. İsa karanlığın egemenliğinde tutsak olup, her gün inlemekte olan, her ulustan insanları kurtarmak için gelen Kurtarıcı Mesih’tir. Bu konu ile ilgili makaleyi görmek için ‘Kurtuluş planı’ bölümüne bakabilirsiniz.
İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: “Bilirsiniz ki, ulusların önderleri sayılanlar, onlara egemen kesilir, ileri gelenleri de onlara ağırlıklarını hissettirirler. Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkârı olsun. Aranızda birinci olmak isteyen, hepinizin kulu olsun. Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.” (İncil Markos 10:42-45)

Hristiyanlık nedir? Hristiyanlık Mesih’i Rab’bi olarak kabul eden ve tek kurtuluşun O’ndan geldiğine inan kişidir.