Yaşam Meyveleri Veren Ağaç
Merhaba ben Caner. Caner kimdir? Caner size kendi kurtuluş hikayesini anlatacak. Caner ve İsa Mesih’in tanışması. Caner ve hikayesi. Caner değişimi.
Bende her genç gibi okul sürecimin içerisinde hayatıma devam ediyordum. Konu zamanı lise 3’dü. Genellikle günlük yaşantım basketbol oynamak, internet kafelere gitmek, tiyatro – resim vb. aktiviteler ile geçerdi. Bir dine sahiptim, en azından ailemin bana anlattığı ve öğrettiği kadar. Ve dinimin öğrettiği ibadethane içerisinde çok vakit geçirdim ve birçok etkinliğinde, eğitiminde yer aldım. En yakın arkadaşlarım Ali, Mert ve Furkan’dı. En çok bu üç arkadaşım ile bir araya gelir onlar ile sohbet ederdim. O zamanlarda Sevdiğim özelliklerim; çok okur, çok düşünür, çok sorgular bir genç olmamdı. Sevmediğim özelliklerimse; Yalan söylemek ( gereksiz ve önemini bilmeden), İnsanları ezmek, insanların özellikleri ile dalga geçmek ve her fırsatta biraz daha ciddi günahlar işlemek aslında günahın önemini dahi bilmeden. Sonra bir değişiklik oldu.
En yakın arkadaşlarım arasında bahsettiğim Ali’yi çok severim çünkü aramızda en akıllısı ve en düzgün davranışlısı odur. Birçok konuda örnek alır onun her başarısında takdir ederim ama sonra öğrendim ki Ali genç yaşlarda İsa Mesih’i tanıdı ve iman etti ailesi aracılığı ile. Beni etkileyen nokta şudur Ali de bir insandı ve iyi yönleri kadar kötü yönleri de vardı, fakat her geçen gün ondaki değişimler beni çok etkiliyordu. Sakinleşiyor, dilini temiz tutuyor, ailesine arkadaşlarına karşı daha düzgün davranıyordu. Ondan büyük bir huzur ve mutluluk hissediyordum, bana da yansıyordu ve işte o zaman kendimizi tanrılar ve tanrıların işleri hakkında konuşurken bulduk.
Tabi daha çok tartışmalar ve hakaretlerden bahsediyorum. Çoğunlukla sokakta futbol oynar daha sonra su, kola vs. içerken oturup bu sohbetlere girerdik. Ali’ye çok ama çok öfkelenirdim o anlarda çünkü bana göre inandığım ilahın sözlerine aykırı sözler söylüyordu. Sapkın sözleri vardı mesela İncil gerçektir, İsa Mesih kurtarıcıdır, iman etmeyen kimse kurtulamaz falan çünkü ben zaten imanlıydım ve Yaratıcı’ya ve O’nun kitaplarına ve peygamberlerine inanıyordum.
Sanırım bir gün çok çok ileri gittik ve ben dayanamadım ve oradan ayrılırken ona oğlum sen var ya yanacaksın dedim, cehenneme gideceksin geri dön bu fikirlerinden, kurtul. Salaksın (akılsızsın) sen vb. cümleler kullandım. O da başını yukarı kaldırdı ve sonra bana hayır asıl sen yanacaksın bunu sana anlatamıyorum çünkü sen körsün anlamıyorsun, görmüyorsun gerçeği dedi. Yanından öfke ile ayrıldım eve gittim. Saat zaten çok geçmişti biz yaz zamanları uzun saatler dışarıda kalırdık. Ailem uymak üzereydi ve bende odama çekilip uyumayı denedim. İşte olanlar oldu, uyku tutmadı çünkü anlamadığım bir şey odamı ziyaret etmiş gibi hissetmiştim, korkmuyordum – korkutmuyordu ama kendimi uykuya zorlamak istedim.
Daha sonra bana uykumda ulaşmaya çalıştı bu anlam veremediğim esenlik ( Rüzgar hissi) ve sanırım rüyaya daldım. Cehennemdeydim!!! Her yer ateş ve insan kaynıyordu, çığlıklar ve diş gıcırtıları vardı işte o an çok korktum ve öleceğimi zannettim ama bir şey gördüm kendimde, bana hiçbir şey olmuyordu. Etrafım pak, temiz ve ışıl ışıldı. Göklerde bir yıldız fark ettim ateşler sis olup kaybolurken. Bana seslendi bu yıldız; günahların için kendini çarmıhta feda eden ama senin küfür ettiğin kurtarıcın İsa benim dedi. Bana gel, haydi! dedi. Daha sonra terler içinde uyandım. Ruh halim mutlu- şaşkın- gergin- sersemlemiş bir haldi yaşadığım şeylerin fantastik oluşu beni çok etkiledi fakat bir o kadar yalanlanacak olmam beni geriyordu.
Sabah olduğunda az uykulu bir halde ilk işim Ali’yi bulmak oldu. Ona olanları anlattım, aslında o da çok şaşırdı ve benzer duyguları yaşadı çünkü hem daha genç olmasından dolayı bunların anlamını tam söyleyemiyor hem de düne nazaran bana olanlara anlam veremiyordu. Bana seni bir abimin yanına götüreceğim o bunları sana anlatacak dedi. Şuan ki pastörüm olan Ali abinin yanına geldik. Ona olanları anlattım ve sorularımı sordum ve çıkarken kendimi kandırılmış , sorularımın cevabını alamamış hissediyordum kafam sanki tamamen dolmuştu ve başta içimden daha sonra da arkadaşım Ali’ye bu adam saçmalıyor ben bir daha buraya gelmem dedim!!
Doğrusu çok zor bir üç gün geçirdim. Ailem bana ağır davranıyordu özellikle abim ibadethaneye neredeyse kavga, dövüş ile götürecekti hiç yaşamadığım farklı bir zorlanmanın içindeydim, okulumda bazı terslikler olmaya başladı her yerde dini, yada inançsal figürler, semboller görmeye başladım. Kötü rüyalar görüyordum; annem, babam evde kanlar içinde yatıyor abim öldürmüş ikisini de ve beni bekliyor ben girince bana da saldırıyor gibi… Yani duyduğum sesler oldu… baya zorlanmıştım. Bu zor günlerin üçüncüsünde akşama doğru Tanrı’ya dua ettim; Tanrım bana yardım et neler oluyor kafayı mı yiyorum? Bana kendini göstermiştin, konuşmuştun şimdi ne oldu bu acı neden içimde var neden bu kadar kötü hissediyorum sanırım öleceğim lütfen bana kendini göster onlar yalan de, benimle konuş lütfen yoksa sana inanmam artık çok zor dedim. Bir saat kadar sonra İncil’i karşımda gördüm aklıma gelen ilk fikir; haydi okumalısın cevaplar orada şeklindeydi. Çok çok saçma bir şey denemek istiyordum.
İncil’i bir anda açacaktım ve hangi ayeti görürsem bunu Tanrı söylemiş olacaktı ve sözde beklentim bütün acılarıma şifa olacaktı, yani ergendim sonuçta… ve yaptım Hop… ve karşımda duran ayet Yuhanna 20 : 28 – 29 şöyle diyordu. Benim gördüğün için mi iman ettin? Görmeden iman edenlere ne mutlu! Sanırım aydınlanmıştım, içimde serin serin sular akıyordu, zihnimde havai fişekler patlıyordu ve karanlık yerini ışığa bıraktı. İçimde derin bir sevinç hissettim. İsa Mesih’e öyle büyük bir sevinç hissediyordum ki içimden bağırıyordum resmen heyyy pastör nerede iman etmek istiyorum. Heeyy yetkili nerede, beni duyan var mı? Heyyy… Sanırım ilk armağanımı Tanrım Rab hediye olarak iman kelimesinin anlamını yaşatarak verdi bana. Ve sonra şöyle ilerledi.
İstanbul’da olan bir imanlı topluluğuna düzenli olarak katılmaya başladım. Hafta içlerinde uğruyor sohbet ediyor kilisedeki kardeşler ile bir paydaşlık içine giriyordum. Hafta sonları tapınma ve vaazı dinliyor Kutsal Ruh’u ve Tanrı’mı hissetmeye ve tanımaya çalışıyordum. Zaman ilerledikçe öğrendim ve büyüdüm. Şunu söylemeliyim ki değişiklikler çok barizdi, önceden kendimde gördüğüm hatalar birer birer yıkılmaya başlamıştı. Karamsarlık neredeyse gitmişti, özgüvenim tavan yapıyordu, günah işlememek konusunda kesinlikle daha titizdim ve çok özen gösteriyordum. Karakterim oturmaya başlıyordu ve en çok da kendimi evimde hissediyordum. Bunlar aileme de yansıdı tabi, bu çocuğa neler oluyor dediler. Başta birçok şey onlara yeni gelmiş olsa da ve bu yüzden tartışmalar olsa da zamanla her şey düzeldi Rab hepimizin yüreklerinde çalışıyordu. Yeni birçok şey öğreniyordum hatta kendimi Tanrı’nın öğrencisi gibi hissediyordum.
Şimdilerde fark ediyorum ki konuşmakta, paylaşmakta, sevmekte, affetmekte, tövbe etmekte ve alçakgönüllü birisi olmakta büyüttü ve eğitti Tanrı’m beni. Şuan görüyorum ki hayatımda iyi meyveler veren bir ağaca dönüştüm. Ve bu ağacın yaşamını Süleyman’ın Özdeyişleri 3: 5-6 “Rab’be güven bütün yüreğinle, Kendi aklına bel bağlama. Yaptığın her işte Rab’bi an, O senin yolunu düze çıkarır.” ve Filipililer 4: 6-7 “Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. O zaman Tanrı’nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır.” ayetlerine uyarak koruyor ve sürdürüyorum.